lunes, 21 de septiembre de 2015

hem mecazi hem kelimenin tam anlamıyla yaktın beni sao paulo!


los dedos - punta del este
 montevideo'nun son günleri epey hızlı geçti demiştim. hem 2 aydır sonra yaparım dediklerim birikmişti, hem de çevirinin düzeltmeleri epey vakit alıyordu derken derken bir baktım daha punta del este'ye gitmemişim! şimdi gideriz, sonra gideriz derken baktım olacak gibi değil, brezilya uçuşumdan bir gün önce atladım otobüse ve gittim.



eylül'de punta del este'ye gitmek, ocak ayında bodrum'a gitmekle aynı. tamamen yaz kasabası olduğu için dükkanlar kapalı, şehir ıssız, pek de hayat yok dolayısıyla. ama gördüm mü derseniz gördüm. elektrikli bir bisiklet kiraladım ve gezebildiğim kadar gezdim. ama o kadar rüzgar vardı ki dayak yemişten beter oldum hani. 

neyse, sonra zaten brezilya maceram başladı... diyeceğim ama yalan olacak zira pek de macera sayılmaz hani.

ben bildiğiniz türk yahudisi arkadaşlarlayım burada. sabah çay demliyoruz, börekler açılıyor, türkiye'den gelen zeytini peyniri yiyoruz. yarın kahvaltıda poğaça olacak mesela:)

deseniz brezilya namına ne yaptın, ne gördün, ne yedin diye henüz cevaben pek bir şey diyemeyebilirim. yok yok yalan, yaptım birkaç bir şey canım, o kadar da değil:) ama sao paulo pek turistik bir şehir değilmiş haberiniz olsun, zaten güvenli de değil. dolayısıyla hem düzgün muhitlerde hem de makul saat dilimlerinde gezmeye çalışıyoruz. ama bu bütün gün kukumau kuşu gibi evde oturduğumuz anlamına gelmiyor tabi. 


ibirapuera parkı - bulun beni!
burada park ve yeşil alanlardan geçilmiyor, hastasıyım. biz de sürekli park geziyoruz. insanlar spor yapıyor, piknik yapıyor, açık hava ve bol oksijende aklınıza ne geliyorsa hepsini yapıyorlar; kitap okumak, manikür, uyumak, vs vs vs. insan imreniyor tabi. biz sadece yürüyüp "ay keşke böyle bir park istanbul'da da olsa" diye iç çekip duruyoruz. heeee biz kim miyiz? 
seda ve ben

topless değil, strapless:) düzgün yanayım diyorum... 
seda, benim arkadaşların, yani izzet ve eda çiftinden eda'nın kız kardeşi. o da abla ziyaretine gelmiş. burada tanıştık ama istanbul'da da görüşmeye devam edeceğiz, çok eminim. o kadar tatlı ve kafa bir kız. sonra bu seda bize bir bira festivali bulmasın mı! şimdi neden kafa dediğimi anladınız mı?:)   


birayı zaten içtik. elimizdeki köpüklü kırmızı şarap, deneyelim dedik
resimler buraya kadar şimdilik. buradan sonrası yazı severlere, biraz sao paulo gözlemlerimi anlatayım.

önce en önemlisinden başlayayım. bugün annemlerle skype yaparken ilk defa üzerimde askılı bluz vardı!!! normalde boğazlı yün kazağımla görmeye alışmışlardı da beni, sıcağa kavuşmamı hep beraber bir kutlama havası içerisinde geçirdik sohbetimizin ilk 2 dakikası boyunca:) 37 derecedeyiz, yaşasın!!!  

neyse; herkes burası için çok tehlikeli çok tehlikeli dedi bir hindistan daha bekledim ben de. ama gelin görün ki sokakta rahat rahat yürüyorum ve öyle pek de korku ve tedirginlik duymuyorum. tabi hangi semtte gezdiğiniz de çok önemli. misal, hiçbirimiz istanbul'da gaziosmanpaşa'da gezmiyoruz ya da siz geziyorsanız "hayırdır" diye sorasım var şu anda. mantık o mantık. diyorum diyorum da, netbook ve harici diskim çalındı daha bismillah gelir gelmez o ayrı.  

sao paulo, montevideo (mvd) ve buenos aires (bs. as.) ile kıyaslayınca inanılmaz temiz, inanılmaz düzenli ve şehir şehir. zaten güney amerika'nın başkenti seçilmiş. hakkıdır da. burada öyle diğer şehirlerde gördüğüm ispanyol mimariyi göremiyorum. işli işli binalar, küçük küçük sömürge tipi evler yok. yıkmışlar yerine koca koca binalar yapmışlar. ama bina yaparken bahçesini, oyun alanını ve otoparkını hesaba katmayı unutmamışlar.

ben gezdiğim her dört ülkede de bol bol ağaç ve yeşillik gördüm, meydanlar ve park alanları gördüm, buradaki o zihniyeti çok sevdim. en çok da sanırım zaten onu sevdim; insana verilen önem ve yaşama/nefes alma alanı. sao paulo'da "şimdilik" bs. as.' ve mvd' de gördüğüm kadar fakirlik ve sefalet görmedim. ama tekrarlıyorum, daha şehrin altını üstüne getirmedim ama zaten getirilebilecek gibi değil, çok büyük bir şehir. he getirsem de belirli (güvenli) muhitlerde kalacağım, tıpkı istanbul'a gelen bir turistin sultanahmet, taksim, ortaköy yapması gibi. 

amma velakin bir hatunlar var... biz seda ile erkek kesmiyoruz, tamamen zenci ve melez hatunlara bakıp içimizi geçiriyoruz. öyle böyle değil. gördüğüm 4 ülkedeki en güzel kızlar burada ama siz onu zaten biliyordunuz sanırım:)