| otel odasından manzaralar - copacabana plajı |
sanki tatilde olan ben değilmişim gibi güzel bir tatili hak ettiğimi düşündüğümden atladım otobüse rio'ya gittim. yalan, zaten gidecektim, tarih de belliydi ama olsun:)
rio, plajda takılıp gün geçirecekseniz şahane ama yoksa şehir gezmesi yapayım iki müze, ören yeri göreyim diyorsanız unutun.
3 günlük rio maceramın iki günü sadece yatarak, güneşlenerek, bira ve caipirinha yudumlayarak, anlayacağınız sırf keyif yaparak deniz kenarında geçti. unutmayın ki bu sene ben hiç yaz yaşamadım, istanbul'daki kışı bırakıp, montevideo kışına geçtim, şimdi tam burası bahara girecekken tekrar istanbul kışına gidiyorum.
![]() |
| okyanus soğuk yahu |
kadınlarsa... kadınlar çıplak dolaşşsalar daha az dikkat çekerler bence. ama zaten kadınların orasına burasına kıro kıro bakan bir tek ben varım, gözlerimi alamıyorum, bazıları o denli güzel. gerçi olan da olmayan da tangayı çekiyor ama olsun. brezilyalılar alışkın, popoyu komple dışarda bırakacak kadar minik bikiniler nefes kesiyor, ben bakmayayım da ne yapayım. bir tesettürlü ben vardım plajda. o da bakmayın resim için. yoksa bukalemun gibi hangi ülkeye gitsem kim görecek kim bilecek mantığıyla hemen ayak uydururum ama canım babacığımın yüreğine inmesin diye fotoda kapanayım dedim:)
tabi tüm bunları yalnız yapmıyorum...
sağolsun simon kırmadı, atladı kalktı yine geldi güney amerika'ya!
ne demiştim ben size bu simon uslu durmaz diye. baktık şimdi de brezilya'dayız, tabi ki de samba showu seyredilecek!
neyse iki gün plajda yatıp keyif yaptıktan sonra bu kadar rio'ya gelmişiz azcık şehri gezelim dedik. rio, sao kadar büyük olmasa da büyük ve yine düzenli, temiz ve sessiz. brezilya, her ne kadar herkes inanılmaz tehlikeli dese de, görünürde arjantin ve uruguay'a beş basan bir ülke bence, tekrarlıyorum bence.
sokaklarının temizliği, park ve bahçe düzenlemeleri, binaları, toplu taşıması (bir metro haritası var aklınız çıkar), belediyeciliği (burada çöpçü görebiliyorsunuz mesela sokaklar tertemiz) ve en önemlisi insanların zihniyeti (kırmızıda duran, yaya geçidine saygılı, çocuk seven bir ülke) burayı bence tam yaşanılası bir yer yapıyor. tabi herkes tehlikeli diyorsa da bir bildikleri vardır, "favela"lardan (gecekondu bölgeleri) uzak durmak her zaman faydalıdır mesela. allahtan sevimsiz bir hadise bana denk gelmedi diyebiliyorum ancak. benim brezilya maceram (çalınan bilgisayarım ve hard diskim dışında) çok nezih ve güzel geçti.
çok konuştum, biraz foto paylaşayım.
| hindistan cevizi suyu milli içecek gibi bir şey |
| escadaria selarón - santa teresa merdiveni (karagöz hacivat çinisi) |
gezdim mi? evet. keyfine vardım mı? evet. dönme vakti mi? ona da evet!
bu yazı herhalde son yazım. bugün 3 aylık güney amerika seyahatimin sonuna gelmiş bulunuyorum. akşama uçak var, yarın akşam istanbul'dayım.
bu blogu 3 kişi için açtım; esra hoca, asım hoca ve zafer. başka sıkı takipçiler de var biliyorum, yazışıyoruz özelden ama bu üç kişi iteklemeseydi, bu tek taraflı paylaşım olmayabilirdi. kusura bakmayın, yorum bölümü de yap dediniz ama hayatım ve deneyimlerim yoruma açık değildir.
önceleri size, sonra bir ara sebahattin'e ama en sonundaysa sizlere seslenirken aslında kendime yazar olduğum bu blog, benim günlüğüme dönüştü. siz, size anlatığım kadarını biliyorsunuz ama ben bakınca bazen pis pis gülüyorum bazense derin derin iç çekiyorum. ah o detaylar...
vaktim ve naktim olsa daha uzun kalır mıydım? kesin. tekrar bu topraklara gelir miyim? kesin. siz de gelip görmeli misiniz? kesin.
çok güzel insanlar tanıdım, çok güzel detaylar gördüm, çok farklı anlar yaşadım, çok farklı kafalarla tanıştım. uzun zamandır verdiğim en güzel ve doğru kararın peşinden gittim ve kendime çok güzel şeyler kattım.
şimdi istanbul bana yeni bir başlangıç. içimde güzel kıpırtılar... yeniliklere ve değişikliklere hazır ve açığım. bring it on baby!





















