jueves, 27 de agosto de 2015

on the road

şu an mendoza'dayız. günler çok hızlı geçiyor ve biz neredeyse sürekli hareket halindeyiz. hangi gün olduğunu artık zaten bilmiyoruz ve neyi ne zaman nerede yaptığımızı çektiğimiz fotolardan takip edebiliyoruz ancak. 

ben size demiştim, eğer hava güneşliyse kendimi parka atarım diye. allahtan ayak uyduran biriyle beraberim. 



bu ne biçim kış diyebilirsiniz. benim hiçbir şikayetim yok valla. buenos aires'i yürüyerek bitirdik diyebiliriz. ama bugün üzülerek farkına vardık ki yürüyüşlerimiz yediklerimizi yakmamıza yardımcı olmuyormuş, ikimizin de göbeği tavan yapmış durumda:( yine de "tatil kiloları canım bunlar, eve dönünce veririz" deyip et - şaraba devam ediyoruz.

bs. as. sokaklarında kaybolarak gezmek çok kolay, tek yapmanız gereken kendinizi simon'un ellerine bırakmak:) kaybolunca karşımıza güzel ve beklenmedik şeyler çıktı, yaşasın! 

1) uruguay ve arjantin'de dulce de leche denen karamele benzeyen bir tatlı var. bizdeki maydanoz gibi, her şeye ama aklınıza gelebilecek her şeye koyuyorlar ve bizce tadı hiç güzel değil. dolayısıyla nutellalı krep görünce kendimden bir geçmişliğim var ki...

tabağı yaladığım fotoyu koymaya utandım:)

2) "ispanyolcacı" biri olarak kendi adıma eva peron'un mezarından daha önemli olduğunu düşündüğüm bir yer. 

jorge luis borges'in bir ara yaşadığı ev
derken bs. as.'de süremiz doldu ve vurduk kendimizi yollara...

cordoba yolunda
her yerde uyuyabiliyorum ben:)
cordoba'ya vardık ama ne varmak.  durun anlatayım. cuma gecesi evde oturacak değildik herhalde, palermo denen gece hayatıyla ünlü bir yere gidip azcık kurtlarımızı döktük. cuma sabaha karşı uyumuşuz 4 am, otel check-out 10 am, cordoba'ya otobüs 10pm. cmt bütün gün şehirde avare avare dolaşıp simon'a en son "kendimi parka atıyorum, uyuyacağım" dediğimi ve 3 saat kesintisiz uyuduğumu biliyorum, bkz yukarıdaki foto. o yorgunluğa yolculuk da birleşince cordoba'ya perişan vardık. zaten cordoba'ya neden geldiğimizi de anlamadık ya... sevimli olmaktan çok uzak bir kasaba çıktı kendisi. 

neyse dinlendikten ve ancak akşamüstü cordoba'yı gezdikten sonra, ertesi gün civarda, 45 dakika uzaklıkta, villa carlos paz adında daha tatil kasabası havasında bir yere gittik.    


teleferikle bir tepeye çıktık ve aslında tüm günü o tepede geçirdik. şahin gördük, güneşlendik, uzun uzun keyif yapıp önceki günlerin yorgunluğunu üstümüzden attık. 


tabi simon bu, uslu durmuyor, illa bir şeyler deneyecek... 


attığı hiçbir ok çembere değmese de başlangıç seviyesi için iyiyim deyip yine yıkılmaz özgüveniyle beni benden aldı:)



neden bu kadar çok foto koyuyorsun be kadın derseniz açıklayayım; inanmazsınız bloğu takip eden ve türkçe bilmeyen arkadaşlarım var sağda solda. sıkılmayasınız, idare edesiniz, anlayış gösteresiniz. 

ve final... bence tatilimizin ana fikri!

rivka sürekli tualette!!!
cordoba'dan pzt akşam ayrılıp yine 10 saatlik bir yolculuğun ardından mendoza'ya vardık. varır varmaz cordoba'da hiç foto çekmediğimizi fark ettik, foto çekmeye değer bir şey görmediysek demek. 

2 gündür mendoza'dayız. burası şahane. ama yarın sabah buradan ayrılıp şili'nin başkenki santiago'ya geçiyoruz. mendoza maceralarımızı muhtelemelen 1-2 güne kalmaz yazarım. 

evet blog biraz geriden geliyor ama otelde oturup blog yazmak mı, çıkıp dolaşmak mı?