martes, 21 de julio de 2015

alışmak için 21 gün

insanın bir şeye alışması için 21 gün geçmesi gerek demişti bir gün bana engin hoca. 

bugün benim uruguay'daki 21. günüm. 

ama sanırım ben gelişimin ilk haftasında uyum sağlamıştım, gerisi günlük rutin takibi. 

bu blog neler yapıtğımı merak eden dostlar içindir ki beni bilen bilir ben genelde yaz seyahatiyse parkta yatarım, kış seyahatiyse evde yatarım:) dolayısıyla uruguay ve güney amerika merakınızı gideremeyebilirim kusura bakmayın....  

bir arkadaşım bana beraber seyahate çıktığımız ve bir şeye ihtiyacı olup da ben şak diye çıkardığım bir sırada "rivka, sen tam profesyonel bir gezginsin" demişti. sanırım, gezmek ve uzun zamandır gezmek neye ihtiyacı olduğunu, olacağını, neyle karşılaşabileceğini kestirme ve hep hazırlıklı olma becerisi kazandırdı bana.  

"v" harfine dikkatli bakın, oradayım!


yine dostlar bilir, uruguay son dönemlerde ülkemizde popüler olduğu için kalkıp gelmedim buralara. son 8 yıldır istanbul'daki uruguay konsolosluğu'nda çalıştığım için artık vaktidir diye düşündüğüm için geldim. ne mujika, ne marihuana, ne eşcinsel evlilik, ne kürtaj, ne her eve bir tablet, ne sekiz saat yasası (ki favori yasam budur!) beni buraya çeken şeylerdi. daha ziyadesiyle hayatımda kontrolüm dahilinde ve dışında gerçekleşen değişiklikleri uzaktan görebilmek ve yorumlayabilmek için kalktım geldim. ama siz zaten bunları biliyorsunuz. 

sadede geliyorum... 

21 günde yaptığım ilk gözlemler---- önce olumlular: 
-istanbul'la kıyasladığınızda küçük bir şehir, her yere kendi standartlarıma göre kısa sürede ulaşıyorum. 
-hiç korna sesi duymadım, hadi abartmayayım bir kez falan duymuşumdur. 
-hiç trafik görmedim.
-hiç koşan/acelesi olan/bir yere yetişmeye çalışan insan görmedim.
-sakin ve dingin kelimelerinin tam karşılığı yaşanan bir şehir hayatı
-sokaklar boş ve benim.
-müzeler ücretsiz, yaşasın! :)
-kış olmasına rağmen (ki bizim soğuk bir sonbahar/ilkbahar günümüz olabilir) bol bol spor (futbol/basket/tenis/paten/rugby) yapan insanlar gördüm.
-bir plajlar var ki aklınız çıkar ve hepsi halka açık. (keşke yaz olsa...)
-kış sezonunda olduğumuz için kültürel hayat epey aktif, yaşasın! :)



-----ve şimdi olumsuzlar:
- montevideo, istanbul kadar pahalı, hatta yer yer daha bile pahalı (e bu sosyalist devlet ücretsiz hizmetlerini bir yerden çıkaracaktı, değil mi?)
- hiç engelli insan görmedim ki bu genelde şehrin onlar için uygunsuz olduğuna işarettir.
- sokaklar bakımsız ve pis, hatta epey pis.
- çok dilenci ve evsiz var (her ne kadar devlet yardım sağlasa da)
- bazı kurumlar devlet tekelinde olduğu ve rekabet olmadığı için yavaş ve az efektif işliyor.
   
gibi gibi gibi

her seferinde önce burada olduğuma inanamıyorum. bu kısmı atlattıktan sonra, burada yaşar mıyım acaba sorusunu soruyorum kendime. bugün ilk defa kendimi, burayı yazın da görmek isterim derken buldum. demek ki bir ara buraya aralık-şubat döneminde geleceğim, hayırlısı artık.... 

21 gündür neler yaptığımı, gezdiğimi, gördüğümü, yediğimi sonra anlatırım. bu yazı başlangıç olsun.