simon ben konsolosluk işlerini hallederken benden habersiz bizi tango dersine yazdırmıştı demiştim sanırım.
bu hikaye çok utanç verici ama bir o kadar da komik. iki kendini bilmez bir araya gelince ne oluyor onu görmüş olduk en azından. simon'daki özgüvenin hayranıyım. adam iki hareketi yan yana getiremiyor bir de utanmadan "rivka, adımlarıma uy, beni takip et" diyor. pes! hadi ben beceriksiz ve isteksizim ama insan da azcık kendini bilmeli be kardeşim:)
mesela bu duruş tango hocamız tarafından beğenilmedi, hatta kendisi beni azarladı; "salsa mı kız bu kendini atıyorsun, azcık toparla kendini!" jajajaja! ay atsam ne olur, toparlasam ne olur, çıkmıyor işte hoca!
| 1 saatlik tango dersi arkadaşlarımız |
"eeee, nasıl, becerebildiniz mi bari?" dediğinizi duyar gibiyim. bana sorsanız 15 yaşında dostluk ya da yıldırım'da slow dans eder şekilde bir sağa bir sola sallandık. tango diyorsanız bence değil ama simon'a sorsanız şahane dans ettik. kendisindeki özgüven patlaması anlatılmaz yaşanır!
canlı orkestra vardı, tango şampiyonasına katılan bir çiftin gösterisi de vardı.
sonuç olarak çok isteksiz başladığım bir gecede utançtan keyife kadar bin bir farklı histen geçerek geceyi çok güzel kapattım. zaten buenos aires'e kadar gelip tango denememek ve milangoya gitmemek olmazdı. kimse denemedim diyemez.
ps: şu an cordoba'dayız (hâlâ arjantin), yolunuz buraya düşecekse 10 kez düşünün derim.

