miércoles, 5 de agosto de 2015

sorun sende değil bende

insan her gittiği yere kendisini de götürüyor ya, siz nasılsanız sevabınızı - günahınızı, hobilerinizi - sorunlarınızı ve sakinliğinizi - koşturmacanızı da beraberinizde götürüyorsunuz her yere. 

e ben buraya dinlenmeye, sakinlemeye gelmiştim ya la! sabahları çeviri (iş), öğlenleri -bu aralar akşamları da- gezme (sosyal hayat), bir baktım istanbul'daki aynı yaşantımı ve ritmimi burada da kurmuşum. geçenlerde bir tam gün evden çıkmayıp dinlenmiştim. dün 9.30da yorgunluktan içim geçmiş. o kadar koştur koştur bir hafta sonu...

cumartesi evden çıkışım 11 am, dönüşüm 1.30 am, vay arkadaş! 14 buçuk sokaklarda ne yaptın be kadın diye sorabilirsiniz. valla bir öğlen yemeğine davetliydim, oradan çıkıp rambla'da azıcık yürüdüm, sonra buradaki tanışlarla bir stand-up'a gittim, çıkışta yemeğe gittik derken derken saatler geçmiş. e pazar konser vardı solis'de, ne yapayım gitmeyeyim mi? 

dün de buradaki kadınlar kolu beni sohbete davet ettiler sağ olsunlar.

aklımdaki sohbet düzeni bu değildi!!!
sohbet deyince insanın aklına daha samimi bir şey geliyor. bu bildiğiniz benim ara ara gittiğim konferanslar ve seminerler tadında bir düzeneği olan bir toplaşmaydı. allahtan hem dil, hem konuşma tekniği hem de aklınıza gelebilecek her açıdan antremanlıyım ve tabi ki de hazırlıklıyım. hayatta salla pati iş yapmam, beni bilirsiniz;) 

ay konuş konuş konuş, sorular sorular sorular... avlastina bol derler ya, işte o durum. keyifliydi ama yorucuydu da epey. 

"yo qué sé - nereden bileyim" ifadem:)
ben tabi böyle konuşmam falan olunca aslında epey geriliyorum, yemekten kesiliyorum, uykudan kesiliyorum, midemle tuvalet arasındaki sıkı ilişkiden bahsetmiyorum bile... ki bu, bir cemaat kolu konuşması, siz beni bir de akademik dünyamdaki bir konferans öncesi görün, hatta yok görmeyin...

bir, düzgün hazırlanmış olmak istiyorum; iki, doğru bilgiyi doğru aktarmak istiyorum; üç, kendimi kullandığım yabancı dilde düzgün ifade edeyim istiyorum ki şimdiye kadar dille ilgili hiçbir sorun yaşamadığım gibi bazen hayrete de düşmüşlüğüm var tabi..."lan, uyanır uyanmaz zırt diye nasıl başka bir dilde senelerdir konuşuyormuşsun gibi sıkıntı çekmeden konuşuyorsun, helal sana kız!" demişliğim var kendime birkaç kez:) bazı şaşırmışlar bana ispanya'nın neresindensin diye soruyor, daha da kendini şaşıranlar uruguay'ın neresindensin diyor ama onları ciddiye hiç almıyorum, onlar epey şaşkın kategorisindeler zira ispanyol grameri, kelime dağarcığı ve telaffuzuyla uruguay grameri, kelime dağarcığı ve telaffuzu arasında fark var ve ben uruguay'ınkine geçerek öğrendiğim ispanyolcaya ihanet etmemek için (ve kaybetmemek için tabi) üstün çabalar içerisindeyim. 

gibi gibi kaygılar... dün, rafael de aklınca bana moral veriyor: "amaaan bunlar kadınlar kolu, hepsi yaşlı, ne desen beğenecekler. esas yarın akşam çok sıkıntılı olacak, sen ona hazırlan!"  yuh! böyle moral mi olur be adam!!!


bu akşam da ikinci round vardı, aşkenaz cemaatine. neyse, oraya beklediğimden daha az insan geldi ama bu daha az müşkülpesent oldukları anlamına gelmiyor. daha zor sorular, daha yanlı sorular, daha sıkıştırıcı sorular vardı bu akşam masada. rafael çok da haksız sayılmazmış ama o kadar da korkunç değildi. haftaya da son olarak sefarad cemaatiyle var. bakalım o nasıl olacak. 

bu akşamdan resim olmayacak hiç elimde sanırım çünkü sadece beni ilgiyle dinleyen insanlar gördüm, kimse resim çekmek derdinde değildi ki bence tadından yenmez bir durumdu. tabi bu gece yine aynı düzen vardı ama tek farkla: kürsü var dolayısıyla ayaktasın. 

kürsüye de ulus oditoryumu'ndan eğitimliyim. beni kürsüyle mi korkutacaksın ey uruguay cemaati!!!  

yengeeee atkıyı senden çarptıydım, hatırladın mı?:) mucx