jueves, 6 de agosto de 2015

uruguay ve sorunları

dün sabah çok uzun zaman sonra 6.30da kalktım. bence kimse 6.30da kalkmamalı. 6.30u geç, hava karanlıkken uyanıp, evden hâlâ hava karanlıkken çıkmamalı. tabi burada hava 8de aydınlandığı için aslında karanlıkta uyanmaktan başka çare yok ama insan keşke demekten de kendini alamıyor hani.

kalktık, rosana'yla çalıştığı okula gittik. hazır öğretmendim ya, o da öğretmen ya, ben uruguay'da bir okul görmek istiyorum, o da öğrencilerinin ingilizce konuşmaları için çabalamalarını istiyor. plan basit: ispanyolca bilmeyen yabancı bir misafir olarak sınıfa girip ingilizce konuşacağım, kuzucuklara pratik olacak. ben de hangi ispanyolca konuşan arkadaşım gelse istanbul'a zorla okula getirip sınıflarıma soktuğum için biliyorum, bulunmaz madendir yabancı. 


şimdiden çok özlemişim... sınıfta olmayı, öğrencilerle sohbet etmeyi, "yapabilirsin, haydi, dene" diyerek sırt sıvazlamayı. belki hiç yaz ve yaz tatili moduna geçmediğim içindir özlemim. belki de o defteri kapattığım içindir. belki de öğretmenliği hakikatten sevdiğim içindir bilemedim. 

ama özlememişim de... sınıf var sınıf var tabi. bir sınıfa girdik ki eşek sıpaları tabirinin canlı kanıtları. garip garip ses çıkaranlar, uyuyanlar, cep telefonuyla oynayanlar, aynı anda konuşanlar, listenin sonu gelmiyor. bir baktım sesimi duyurmak için bağırıyorum. dedim "manyak mısın rivka, senin sınıfın değil, bir şeyin değil, neden kendini paralıyorsun?" oturdum öğretmen masasına verdim sazı rosana'nın eline. ama işte içim kıpır kıpır, duramıyorum. kalkıp "yapabilirsin, haydi, dene" diyerek bu sefer kendime gaz veriyorum.

ne güzel gülüyor kuzucuklar, değiiiill???
rosana'nın okulu özel ama bizdekinin aksine burada özel demek illaki pahalı ve lüks okul demek anlamına gelmiyor. uruguay'da eğitimi devlet karşılıyor, ücretsiz ve dediklerine göre kaliteli, iyi eğitim veriyorlar. ayrıca devlet okulları laik, din dersi, dini obje/görüş barınamıyor. 

özel okullar ise belirli bir ideolojiyi yaymak için açılmış okullar oluyormuş genelde. rosana'nınki katolik bir okul ve çok yoksul bir okul. öğrenciler kadar okulun kendisi de yoksul ve sorunlu. her dağın kendine göre karı var ya, aynı hesap. ben kendi okulumda nelerden şikayet ediyordum, burada o imkanların yarısı bile yok. detaya girmeyeceğim, döndüğümde daha uzun anlatırım ama tahta kalemi bile yok diyeyim, öğretmen odasında öğretmenlerin oturabileceği kadar iskemle bile yok diyeyim (öğretmenlerin kendine ait zümre ve masaları zaten yok, ortak tek bir odaları var), hatta sifonda su yok diyeyim siz gerisini tahmin edin.

cuma günü de iki tane yahudi okulunu gezeceğim; biri laik, biri imam hatip tarzıymış. derse girme şansım olacak mi bilmiyorum ama deneyeceğim.
--------  
yarın ülke genelinde grev var. ülke genelinde grev olur mu be, nereden geliyor bu değirmenin suyu da greve gidiyorsunuz diye sorabilirsiniz. ben sordum. cevaben ayranımız yok içmeye ama sürekli grevdeyiz maşallah dediler. maaşlara zam greviymiş yarınki. benim konuştuğum hiç kimse grevi desteklemiyor ama burada sendikalar çok kuvvetli olduğu için uygulamak zorunda kalıyorlarmış. hatta bazı özel kurumlarda işe gitmek isteyenleri kapıda durdurup içeri sokmuyorlarmış. geçen yine eğitimle ilgili bir grev olmuş. "ben işe gitmek istiyorum ama sendika izin vermiyor" diye eğitim bakanlığına gidip imza vermen gerekiyormuş maaşından kesinti yapmasınlar diye.   

uzun lafın kısası yarın devlete ait her şey kapalı (toplu taşıma dahil). e hal böyle olunca, özel sektörde çalışanlar işe nasıl gidecek sorusu peyda oluyor. cevap basit: onlar da işe gitmeyecek, tüm ülke yarın tatil yapacak. beni bilirsiniz çok ekonomi, para ve sayı işlerinden anlamam ama tüm ülkeyi bir gün fazladan kapatmak pahalıya mal olsa gerek. hayır ülke zaten pahalı, hatta epey pahalı, sonra yine kendilerinden çıkacaksa hesap bana saçma geldi ama zaten benim hesabım çoğunlukla yanlıştır deyip susuyorum. vardır elbet bir bildikleri. 

bugün komşuyla uzun uzun sohbet ettik. uruguay'da yaklaşık 30-40 bin civarında asker varmış. evet dedim, bende her yerde orduya ait lojman, birlik, merkez görüyorum da anlam veremiyorum. savaşa girmeyeceğiniz gibi girseniz 3 milyonla o iş zor dedim. sorma, orduya hiçbir şekilde ihtiyacımız yok ama bir türlü de başımızdan atamıyoruz dedi. atamadığımız gibi hiçbir işe yaramıyor ve sürekli ödediğimiz vergiler onları beslemeye gidiyor dedi. geçen yine bir protesto olmuş orduyla ilgili (gördüğünüz gibi uruguay'da sürekli grev ve protesto var)  ama o 30bin askerin de baktığı aileler ve yüksek rütbeli askerler devreye girdiği için ordu sorunu olduğu gibi bırakılmış. uruguay uzaktan güzel ve keyifli ama içine girince ve ufak ufak deşmeye başlayınca her ülke gibi sorunları ortaya çıkmaya başlıyor.    

yarın bisikletle çıkıp gezmeye çalışacağım şehri. bakalım ülke genelinde grev nasıl bir şey. gerçi bugün çok rüzgar var ve yarın da sevimsiz olacakmış hava diyorlar ama grev var diye tüm gün eve kapanacak değilim. 

bu öğlen sonunda sergio ile beklenen kahveyi içtik, daha ziyadesiyle bira içtik ama olsun. o da beni gezdirecekmiş. uruguay misafirperverliği, türk misafirperverliğiyle yarışır, ben size o kadar diyim. rafael epey gezdirdi, zaten montevideo ufak, yer kalmadı dedim, bulunur sen dert etme dedi. 

montevideo'nun en gereksiz köşeleri hazır mısın? ben geliyorum!
------------   
birkaç gün önce uruguay milli takımıyla ilgili yazdığım yazıya bir iki düzeltme. uruguay, lübnan'a değil, ürdün'e gitmiş. 5 - 0 yenip dönmüş. helal! ben de sergio'yla haifa'da değil, hertzeliya'da kahve içmişim. aynı kişiyle beş kez tanışan biri olarak, bu ufak unutkanlıklar mahzur görülebilir bence:)